OSLO

Kasım ortasında, Ortadoğu’nun en güneyine, Kızıldeniz kıyılarına gidip denize girmiştim. İki hafta sonrasında, Aralık başında da dünyanın en kuzeyindeki şehirlerden birini, Norveç’in başkenti Oslo’yu ve ardından da İzlanda’yı ziyaret ettim bir arkadaşımla birlikte. İkisinin arasında tabii bir de Bulgaristan ve İzmir’e gidip geldim! Hepsi birbirinden farklı dünyalar… Hayat dünyayı gezdikçe, tanıdıkça güzelleşiyor…

oslo_turu

Oslo ve ben… Bu fotoğrafta hava karanlık olsa da akşam değil, sabah 08:30 🙂

Norveç en çok görmek istediğim ülkelerden birisiydi. Lise öğrencisiyken, o dönem moda olduğu üzere Norveç’in ikinci büyük şehri Bergen’den, Katrine isminde bir mektup arkadaşım vardı. Belki de onun da etkisiyle merak ettiğim bir ülkeydi. İskandinavya’yı genel olarak çok seviyorum zaten. Daha önce İsveç ve Danimarka’ya da gitmiştim ama Norveç’e bir türlü kısmet olmamıştı gitmek.

Oslo’da önce 1 gün kalıp İzlanda’ya gittik. Sonrasında dönüp 3 gün daha kaldık. Çok huzurlu bir şehir. Oslo’ya iner inmez insanın hemen yüzüne vuruyor bu huzur. Hava biraz erken kararsa da bol bol gezdik, hemen uyum sağladık, dört günde kendimizi Oslolu gibi hissetmeye başladık! 😀 İçimizi huzurla doldurmanın yanı sıra çok da keyifli vakit geçirdik. Bu yazımın şarkısı da Norveç adına 2009’da Eurovision’u kazanan Alexander Rybak’ın Fairy Tale şarkısı. Dinlemek için burayı tıklayın

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

OSLO’YLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Oslo Norveç’in hem başkenti, hem de en büyük şehri. Oslo Fiyordu’nun kıyısında kurulu, denizle iç içe bir şehir. Nüfusu sadece 630 bin. Ama kış ayları olmasına rağmen şehrin hareketliliği ve sosyal mekanların ve aktivitelerin çokluğu, sanki daha büyük bir şehirmiş gibi hissettiriyor.

Hava kışın çok soğuk olarak biliniyor ama biz gittimizde 1 derece civarıydı. Güzel, sıkı giyinince soğuğu pek hissetmiyor insan. Ben gitmeden önce kışık alışverişimi Decathlon’dan yaptım. Biz ordayken az da olsa kar da yağdı ve kar altında daha bir güzel göründü gözümüze şehir. Bu arada Oslo, Norveççede “uşlu” diye okunuyor. Norveççe kulağa çok da hoş gelmeyen bir dil zaten. Kış aylarında, özellikle de Aralık’ta hava sabah 9’dan sonra aydınlanıp öğleden sonra 4 gibi de kararıyor. Biz tam Noel öncesi gittiğimiz için şehir ışıl ışıl, çok güzeldi. Ama tabii gündüz fotoğraf çekmek için vakit az oluyor, biraz koşturmak gerekiyor o yüzden.

oslo_gezisi_bina

Oslo’da sokak aralarında apartmanların arasına sıkışmış böyle evler çıkıyor karşınıza. Benim çok hoşuma gidiyor bu tip binalar. Dikkatinizi çekerim, perdeler hep böyle açık. Evlerin içi sıcacık duruyor.

Oslolular, daha doğrusu genel olarak Norveçliler çok temiz yüzlü insanlar. Şark kurnazı gibi bakan, aklından bin bir türlü uyanıklık geçen insanlar neredeyse hiç yok. Tahmin ettiğiniz üzere hemen hepsi de sarışın. Benim gibi kumral bir adama Türkiye’de sarışın diyenler utansın. 🙂 Norveçlilerin yanında direkt esmer kalıyorum. Norveçliler soğuk diye bilinirler ama bence tam tersi. Soru sorduğumuzda bir tane bile ters davranan insana denk gelmedik. Çok güler yüzlüler ve yüzlerinden iyilik akıyor. Bir de birçok batı Avrupa ülkesinin aksine, insanlar oldukça şık ve tarz giyiniyorlar. Tasarım konusunda İskandinavya aşmış durumda zaten.

norvecli_aile_oslo_vigeland_heykel_parki

Vigeland Heykel Parkı’nda Norveçli mutlu bir aile… Gittiğinizde sizin de dikkatinizi çekecektir, babalar neredeyse annelerden çok ilgileniyor çocuklarıyla. Bebek arabasıyla tek başına gezen çok sayıda baba var. Malum Türkiye’de çok alışkın değiliz görmeye…

Oslo’yla ilgili ilk duyacağınız bilgilerden birisi pahalı bir şehir olduğu olacak. Gerçekten öyle. İnanılmaz pahalı. Örnek verecek olursak sabah kahvaltısı için kruvasan yaklaşık 17-18 TL, süpermarketlerle kola 6-7 TL, sıradan bir mekanda bira 30 TL gibi fiyatlardan satılıyor. Otobüs, metro, tramvay biletleri de 10 TL. Norveç’in para birimi Norveç Kronu. 1 TL, 3,1 kron ediyor. Kron üzerinden olan fiyatı 3’e bölerek lira hesabı yapabilirsiniz. Misal 90 Kron, 30 TL civarı oluyor. Tabii bu fiyatlar bizim için pahalı, Norveçlilerin gelir düzeyleriyle kıyaslayınca normal. Bir tek petrol fiyatları Türkiye ile aynı. Malum Türkiye, Norveç gibi dünyada en pahalı petrolü kullanan beş ülkeden birisi. Tabii halkın gelir durumuyla kıyasladığımızda durumumuz çok vahim. Norveç, dünyada kişi başına milli geliri en yüksek 5 ülkeden birisi. Biz ise neredeyse 70. sıradayız bu konuda. Norveç’te hem sanayi üretimi var, hem de petrol gelirleri çok yüksek. Bu yüzden Avrupa Birliği’ne de girmek istemiyorlar zaten.

oslo_cafe_sor_somon_sandvic

Fotoğrafta altta gördüğünüz bir somonlu sandviç ve bir biraya Oslo’da lükse olmayan normal bir kafede tam 210 kron, yani 70 TL ödedim. Bu fiyatlar başta tabii ki çok pahalı geliyor ama bir süre sonra battı balık yan gider mantığıyla olsa gerek insan fiyatlara alışıyor, TL hesabı yapmayı bırakıyor! 🙂

OSLO’DA GEZİLECEK, GÖRÜLECEK YERLER

Oslo’yu gezmeye başlamak için eniyi yer, en tanınmış ve en popüler caddesi olan Karl Johans Gate. Buradaki “gate” aklınızı karıştırmasın, İngilizcede “kapı” anlamına gelen “gate” değil. Norveççede “cadde” demek ve okunuşu da “goğhte” gibi bir şey. Mağaza, kafe ve restoranlarla dolu, çok kalabalık bir cadde. Hem uluslararası markaların hem de Norveç markalarının mağazaları var. Bu arada Norveçliler milli bilinçleri yüksek bir millet. Norveç ürünlerinde Norveç bayrakları koyup öne çıkarmışlar. Kıyafet alışverişi yapmak isterseniz, her yerde göreceğiniz BikBok, bir Norveç markası.

oslo_karl_johans_gate

Oslo’nun en ünlü caddesi Karl Johans Gate

oslo_karl_johans_gate_heykel

Karl Johan’s Gate’de bir heykel… Noel zamanı olduğu için şehirdeki tüm heykellere böyle kırmızı atkı takmışlar.

oslo_noel_pazari_karl_johans_gate

Burası Karl Johan Caddesi üzerindeki Noel pazarı. Soğuk memleket Oslo’ya giderken eldivenimi almayı unutmuşum. O yüzden Noel pazarında Norveç yapımı eldiven baktım ama çok pahalıydı, 199 kron, yani neredeyse 70 TL. O yüzden eldiven yerine tipik bir Norveç tatlısı aldım! 🙂

Caddenin boyunca yürüdükten sonra caddenin en sonunda karşınıza Norveç kraliyet ailesinin yaşadığı Kraliyet Sarayı çıkıyor. Yol üstünde görülmeye değer yapılardan parlamento binası Stortinget ve Ulusal Tiyatro‘nun önünden geçiliyor. Biz Noel öncesi gittiğimiz için, şehrin dört bir yanındaki Noel pazarlarından birine de denk geldik.

oslo_kraliyet_sarayi

Koskoca Norveç Kraliyet ailesinin sarayı işte burası. Sadece 173 odalı. Bizim yepyeni 1150 küsur odalı sarayımızın yanında adeta bir kuş yuvası. Norveçliler nasıl itibar kazanacaklarını hiç bilmiyorlar. Peh!

oslo_parlamento_binasi_stortinget_aile

Karşıda görünen bina, Norveç’in meclisi Stortinget. Bizdeki gibi inanılmaz güvenlik önlemleri almaya ihtiyaç duymuyorlar. Aksine halkın içli dışlı olduğu bir bina, olması gerektiği gibi…

oslo_ulusal_tiyatro

Ulusal Tiyatro

Tjuvholmen, Oslo Limanı’nda yer alan, şehrin en yeni ve en trendy bölgesi. Deniz kenarında olduğu için, İzmirli olarak biz burayı kordonboyu olarak adlandırdık! 🙂 Burada yapılacak çok şey var. Astrup Fearnley Modern Sanat Müzesi’ni gezebilirsiniz. Modern ve şık mimariye sahip binaları arasında yürürken turuncu, kırmızı, pembe ve mor renklerin birbirine karıştığı günbatımını izleyebilir, alışveriş yapabilirsiniz. Ya da Oslolular gibi sahil boyunca uzanan mekanların ısıtmalı açık hava masalarında oturup gelen geçeni izleyebilirsiniz.

oslo_tjuvholmen_aker_brygge

Burası Tjuvholmen… Bu fotoğrafı hafta içi çektiğim için biraz sakin ama hafta sonu soğuk havaya rağmen oldukça kalabalık oluyor.

oslo_tjuvholmen_tekneler

Tjuvholmen’de demirli tekneler…

oslo_limani_gunbatimi

Burası Tjuvholmen’in de içinde bulunduğu Aker Brygge bölgesi… Günbatımını izlemek için en güzel yerlerden birisi… İnsanlar iskelenin hemen yanına bisikletlerini bağlayıp feribota biniyorlar İstanbul ve İzmir’deki gibi şehir hatları vapuru misali.

Akershus Kalesi, Oslo’nun en ünlü tarihi yerlerinden birisi. Kale dediklerine bakmayın, 3-5 binadan oluşan küçük bir köy gibi bir yer. Bir özelliği yok. Bizdeki ihtişamlı kaleler ve saraylardan sonra çok sıradan görünüyor. İçinde çok sayıda müze de var ama müze olsun diye müze yapmışlar, pek bir çekiciliği yok müzelerin. Misal İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla yaptıkları savaşı anlatan bir müze var. Ama ambiyansı güzel, gezmesi keyifli bir yer. Oslo Fiyordu manzarası da cabası.

oslo_akerhus_kalesi_aksam

Tjuvholmen’den Akershus Kalesi… Fotoğraf gece yarısı gibi görünmüş ama çektiğimde sanırım akşamüstü 5 filandı saat.

oslo_akershus_kalesi

Burası da kalenin içi

oslo_tjuvholmen_manzarasi_akershus_kalesinden

Akershus Kalesi’nden Tjuvholmen

Oslo, mimari açıdan modern ile eskinin çok uyumlu olduğu bir şehir. Yüksek katlı ofis binaları bile güzel görünüyor, bizdekiler gibi göze batmıyor. Modern yapılar arasında en dikkat çekici ve en güzeli ise birçok mimari ödüle sahip olan Oslo Opera Binası. Ahşap detaylar bulunan iç mimarisi de oldukça etkileyici. Biz zamanımız uymadığı için izleyemedik ama programda yer alan bir oyunu izlemek isterseniz, 100 krona bile bilet bulabiliyorsunuz ki böyle pahalı bir ülke için gayet iyi bir fiyat.

opera_binasi_oslo

Buzullardan esinlenilerek yapılan Oslo Opera Binası

oslo_opera_binasi_dans

Opera Binası’na girmişken yeteneklerimizi sergilemeden çıkmayalım dedik… 🙂

Ben çok fazla müze insanı değilimdir ama Norveç’in en büyük resim, çizim ve heykel koleksiyonunu barındıran Ulusal Galeri’ye mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Norveçli ünlü ressam Edvard Munch’un kendisinden daha ünlü tablosu “Çığlık” burada bulunuyor. Müzenin alt katında daha önce isimlerini hiç duymadığım Christian Dahl ve Caspar David Fredreich’in tabloları vardı. Yaklaşık 200 sene önce, o dönemdeki günlük hayatı resimlemişler. Dahl’in eserlerinde hava hep kara bulutlu, puslu, Fredreich’inkilerde ise biraz daha aydınlık, iç açıcı. Eserlerle bağlantılı sözlerin gösterildiği bir bölüm var. Etkileyiciydi. Tamam, müze insanı değilim ama sanat güzel şey, insanı mutlu ediyor. Oslo’da bir de Edvard Munch Müzesi var ama en önemli eserleri Ulusal Galeri’de olduğu için çok da gitmeye gerek yok dediler, biz de gitmedik.

oslo_ulusal_galeri

Ulusal Galeri

edvard_munch_ciglik

Çığlık, Mona Lisa iki birlikte dünyanın en tanınmış iki tablosundan birisi. Ama enteresan şekilde bunun dört kopyasını yapmış Edvard Munch. Üç tanesi Norveç’te bulunuyor. Bir tanesi 2012 yılında tam 119 milyon dolara satılmış. Tablonun hikayesine gelirsek, Edvard Munch, Oslo’da Ekeberg tepesinde iki arkadaşıyla yürüyormuş. Kendini yorgun hissedince mola vermek için durmuş, arkadaşları devam etmiş. Oslo Fiyordu’nu ve şehri izlerken, gün batımının etkisiyle gökyüzü kıpkırmızı olmuş, şehir ve fiyord da lacivert ve siyah renkliymiş. O esnada doğanın çığlığını hissetmiş. Bu tablo bunu anlatıyormuş. Bu arada bilginiz olsun, ressamın soyadı Munch’u herkes yanlış telaffuz ediyor, doğrusu “munk”…

oslo_ulusal_galeri_tablolar

Bunlar Ulusal Galeri’de en ilgimi en çok çeken tablolar oldu. Soldaki iki tablo Norveçli ressam Harald Sohlberg’e ait. Sarı ve kırmızı gibi sıcak renkleri kullanım şekli hoşuma gitti. Ortada üstteki 1600’lerde yaşamış İtalyan ressam Lorenzo Pasinelli’nin. Enteresan bir tablo. Ortada alltaki Norveçli ressam Christian Krohg’un 1889’da yaptığı tablosu, ismi Hayatta Kalma Mücadelesi. Bayıldım bu tabloya. Sağ üstteki Edvard Much’un “Sonraki Gün” tablosu. Alttaki bir diğer Norveçli ressama, Norveç fiyordlarını ve çevresindeki manzaraları resmetmesiyle ünlü Hans Dahl’a ait.

Kanımca Oslo’nun en güzel yerlerinden birisi, 18. yüzyıldan kalma rengarenk ahşap evlerin bulunduğu küçük, yokuşlu bir sokak olan Damstredet… Tam fotoğraf çekmelik. Sokakta biraz gezinip fotoğraf çektikten sonra, hemen yakınında yer alan, Edvard Munch’un da yattığı Vår Frelsers Mezarlığı’nı ziyaret edebilirsiniz. Mezarlık kelimesi sizi korkutmasın, parktan daha çok güzel düzenlenmiş bir parkı andırıyor. Mezarlıktan sonra da biraz içinizin açılması için, yürüme mesafesinde bulunan Oslo’nun hipster mahallesi Grünerløkka’daki rengarenk duvarlara sahip bir sokak olan Ingens Gate’ye mutlaka gitmelisiniz.

Damstredet’te çektiğimiz video 🙂 Biz oradayken kar da yağdı. Acayip keyif aldık. Biraz cızırtılı gibi sesler ama oranın havasını tam hissedebilmek için yine de izleyin derim 🙂

oslo_damstredet

Damstredet’in masal gibi sokakları, benim aklımdaki tipik Oslo ve Norveç imajına en uygun yer oldu.

oslo_damstredet_evler

Sokaktan bir manzara

oslo_damstredet_kirmizi_ev

Bu binaya bayıldım.

oslo_var_drelsers_mezarligi

Vår Frelsers Mezarlığı’nda Munch’un mezarını aradık ama bulamadık…

oslo_akersveien

Damstredet’in aşağılarında, şans eseri geçtiğimiz bir sokak burası. İsmi Akersveien. Hava bulutlu da olsa, yağmurlu da olsa böyle sokaklar insanın içini açıyor.

oslo_hipster_sokak_ingens_gate

Oslo’nun hipster sokağı Ingens Gate

oslo_hipster_mahalle_pazar

Ingens Gate’deki bir binanın içinde bulunan pazardan hediyelik alışveriş yapabilirsiniz.

Vigeland Heykel Parkı, Oslo’nun en çok ziyaret edilen yerlerinden birisi. Norveçli ünlü heykeltıraş Gustav Vigeland’ın 1920 ila 1943 yılları arasında yaptığı birbirinden ilginç heykeller sergileniyor. Heykeller bazıları birazcık depresif görünse de, park oldukça eğlenceli. Parktan da, yakın mesafede, bulunan Oslo’nun en popüler alışveriş caddelerinden Bogstadveien’e geçebilirsiniz. Şehrin aynı zamanda en şık caddelerinden birisi. Birçok ünlü markanın mağazaları var.

oslo_vigeland_heykel_parki

Vigeland Heykel Parkı

oslo_vigeland_heykel_parki_heykeller

Vigeland’ın heykelleri, yapıldığı döneme göre oldukça aykırı. Hatta Türkiye’de olsa şimdi bile aykırı bulunurdu, hatta ucube ve müstehcen diye yıktırılırdı sanırım.

oslo_vigeland_heykel_parki_kar

Biz parka gittiğimizde hava hem güneşli, hem de sisliydi. Hava Vigeland’ın birbirinden ilginç heykelleriyle birleşince, parkın atmosferi de çok mistik ve sürreal göründü gözüme. İnsanı burası ve bunlar gerçek mi diye düşündürtecek kadar hem de.

oslo_vigeland_heykel_parki_aile

Heykeller dışında parkın yeşilliği, ağaçları da çok güzel. Sadece turistler değil, Norveçliler de çocuklarını da alıp ailecek gezmeye geliyorlar. Çok sevimli ve fırlama bir tipti bu resimdeki çocuk.

oslo_vigeland_heykel_parki_couklar

Norveçli çocuklar genel olarak çok sevimli aslında. Böyle bir de kışlık kıyafetler giydirilince daha bir şirin görünüyorlar. Bu arada Vigeland Heykel Parkı’nda hava şehre göre çok daha rüzgarlı ve soğuk oluyor. O yüzden ona göre giyinip gelmekte fayda var.

oslo_bogstadveien_caddesi_noel

Alışveriş caddesi Bogstadveien’de Noel hazırlığı yapan çocuklar

oslo_bogstadveien_caddesi_alisveris

Bu da caddenin Noel ışıklandırması…

oslo_bogstadveien_caddesi_noel_pazari

Norveç’te geyik eti oldukça popüler. Ben de Bogstadveien’deki Noel pazarında geyik sosisinden yapılmış hotdog yedim. Gayet lezzetliydi.

OSLO’DE YEME, İÇME, GECE HAYATI

Oslo malumunuz soğuk bir memleket. Dolayısıyla insanlar kışın dışarıda vakit geçirmekten ziyade kafe, restoran ve barlarda takılıyorlar. Bu durum İskandinavların tasarım konusundaki başarıyla birleşince, ortaya çok güzel, çok sıcak mekanlar çıkıyor. Mekanların, genelde ahşap ağırlıklı iç dekorları çok güzel. Tabii mekanlar kışları hafta içleri çok kalabalık olmuyor ama hafta sonu durum tam tersi. Baharda ise zaten kimse evde durmuyormuş! 🙂 Youngstorget Meydanı ve çevresi sosyal yaşamın ve gece hayatının merkezi. Bütün popüler mekanlar bu civarda. Grünerløkka da gençlerin takıldığı bir başka mahalle. Burada özellikle Olaf Ryes Meydanı ve Thorvald Meyers Gate civarındaki çok sayıda kafe ve bar bulunuyor.

oslo_youngstorget_meydani

Youngstorget Meydanı’na bakan binalar

Ben gittiğim şehirlerde mekan seçimlerini, rehberlerde yazanlardan ziyade ya orada yaşayan bir arkadaşım varsa ona sorarak, ya da sokakta gördüğüm, sosyal görünümlü gençlere sorarak yaparım. Ya da gezerken gözüme takılan güzel bir mekan olursa gider otururum. Oslo’da da tabii aynısını yaptık. Gayet başarılı sonuçlar aldık.

Bu arada dikkatimi çekti, ekonomik açıdan gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde servis sektöründe genelde göçmenler çalışırken, Norveç’te orijinal Norveçliler çalışıyor. Takdir ettim. Bir de Norveç’te marketlerde hafta içi akşam 8’de, hafta sonu da 6’da alkol satışı duruyor. Gençler de dışarı çıkmadan önce içki içmek istediklerinden, saat 6’dan önce marketlere doluşuyorlar. Çünkü 6’yı bir dakika bile geçse satış yapılmıyor. Tabii bunun sebebi bizdeki gibi ülkeyi yönetenlerin dünya görüşüyle ilgili değil. Norveç’te ve kışları gün ışığının çok az görüldüğü birçok kuzey ülkesinde, ciddi bir alkolizm sorunu var.

Kahvaltıcılardan başlayalım:

United Bakeries: Yurtdışı seyahatlerimde, yerel dilde olmayan mekan isimlerine alerjim olduğu için İngilizce isimli yerleri pek tercih etmem. Buraya da başta ön yargıyla yaklaştım ama arkadaşlarımın ısrarı üzerine gidince, fikrim değişti. İsmi İngilizce ama Norveç usulü hamur işleriyle güzel bir kahvaltı yapmak mümkün. Popüler de bir mekan.

Kaffebrenneriet: Norveçli kahve dükkanları zinciri. Kahvaltının yanında kahvelerinin tadına bakabilirsiniz. Bizim yaptığımı gibi, Ulusal Galeri’yi gezmeden önce hemen karşısındaki şubesine gidebilirsiniz.

Kafe ve restoranlardan devam:

Cafe Sør: Karl Johans Gate’ye yakın işlek bir yaya caddesi olan Torggata’da. Bütün gün yürüyüp üşüdükten sonra gözümüze kestirip girdik. Sonradan öğrendik, gençler arasında çok popüler kafeymiş zaten. İyi bir seçim yapmışız. Tipik Norveçlilerle dolu bir mekan. Dekoru da çok güzel. Duvarlarda tablolar var. Yemekler de gayet iyi. Somon sandviçini tavsiye ederim.

oslo_cafe_sor

Cafe Sør

Cafe Skansen: Kalenin yanında, sarı rengiyle çok güzel görünüyor. 2008 yılında açılmış ama ahşap iç dekoru eski dönemlerden kalma hissi veriyor.

oslo_kafe_skansen

Cafe Skansen’in insanı resmen içeri çağıran binası

Cafe Christiania: Dış görüntüsüyle insanı çeken bir başka mekan. Skansen gibi daha yeni, 2005 yılında açılmış ama 1900’lerin ilk yarısından kalma antikalarla, o dönemin Norveç kültürünü yansıtacak şekilde dekore edilmiş. Oturmaya fırsat bulamadığımız bir başka mekan. Biz gidemedik, siz gidin. 🙂

Engebret Cafe: Vakti zamanında Edvard Munch’un yemek yediği, Oslo’nun en eski restoranlarından biri. 1700’lerden kalma, tarihi güzel bir binada. Biz gittiğimizde akşam yemeği hazırlıkları için kapatmışlardı, oturamadık.

Illegal Burger: Şehrin en popüler hamburgescisi. Møllergata’da. Biraz sıra bekleniyor ama hamburgerleri çok iyi. Beklemeye değer.

Olivia: Oslo’da en sevdiğim restoran burası oldu. Tjuvholmen’de bir İtalyan restoranı Olivia. Büyük bir restoran olmasına rağmen özellikle hafta sonları akşam yemeklerinde tıklım tıklım. Dolayısıyla önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Pizzaları çok iyi. Kalabalığa rağmen servis de oldukça hızlıydı.

oslo_olivia_restaurant

İtalyan restoranı Olivia

The Broker: Bogstadveien Caddesi’nde hem dış hem de iç dekoruyla dikkat çeken, Oslo’nun her yaştan elit kesiminin takıldığı şık bir restoran.

oslo_the_broker

The Broker

Louise: Oslo’nun en iyi balık restoranlarından, Aker Brygge’de. Norveç ve İskandinav yemekleriyle ünlüymüş. Tavsiye edilen bir ama oturmadığımız bir başka mekan.

Gelelim Oslo’nun barları ve gece kulüplerine… Tarihi, şirin bir evden mahzene inilen, şömine başında keyif yapılabilecek Schouskjelleren Mikrobryggeri ve dekoru çok hoşuma giden Grünerløkka Brygghus, kendi biralarını kendi üreten barlar. Craw, Youngstorget’te, kaliteli bir kitlenin gittiği, güzel bir mekan. Şaşırdık ama sahibi Türk’müş. Yine Youngstorget civarındaki Fisk og Vilg, Internasjonalen, bir binanın en üst katında bulunan Stratos, The Villa Dancing Oslo ve bizim gittiğimiz, çok da eğlendiğimiz Sosialen, Oslo’nun en popüler gece kulüpleri.

oslo_grunerlokka_bryghhus

Grünerløkka Brygghus’da kendi üretimleri olan farklı biraların tadına bakabilirsiniz.

oslo_sosialen_gece_kulubu

Sosialen

OSLO’YA NASIL GİDİLİR, NEREDE KALINIR?

Norveç, Avrupa Birliği’ne olmasa da Schengen’e üye bir ülke. Dolayısıyla Norveç’e gidebilmek için Schengen vizesi almak gerekiyor. Başka bir ülkeden alınmış mevcut bir Schengen vizeniz varsa ve vizeyi aldığınız ülkeye daha önce giriş yaptıysanız, bu vizeyle Norveç’e de girebilirsiniz.

Oslo’ya direkt olarak sadece Türk Hava Yolları uçuyor. Biz kampanyadan yararlanıp sadece 400 TL’ye aldık biletimizi. 4 saat sürüyor uçuş. Biz giderken uçağın neredeyse yarısı Norveçliydi, kalanların da büyük kısmı yabancılardı. Yaz döneminde de Norwegian’ın İstanbul, Antalya ve Dalaman’dan, Sunexpress’in de İzmir’den uçuşları var.

Oslo uçak bileti

Uçağımız Oslo’ya inmeden hemen önce

Havaalanından şehre en ekonomik olarak trenle geliniyor. Sorduğunuzda sizi önce Flytoget ismindeki ekspres trene yönlendirecekler. Fiyatı 170 kron. 19 dakikada gidiyor şehir merkezine ama hiç gerek yok. Normal tren de 25 dakikada gidiyor. Üstelik neredeyse yarı fiyatına, sadece 90 krona. Konforu da aynı.

oslo_tren_gari

Oslo Tren Garı, ya da orijinal ismiyle Oslo Sentralstasjon

Gelelim Oslo otellerine… Biz İzlanda’ya gitmeden önce, Youngstorget’te Confort Hotel Express’te kaldık. Çok güzel, tasarım harikası, enteresan bir otel. Odalar küçük ama çok şık. Resepsiyondaki görevliler de çok cana yakın. Klasik bir resepsiyon anlayışı da yok zaten. Oda fiyatı da Oslo’ya göre oldukça uygun, gecelik 80 Euro civarı. Lüksü tercih edenler için ise Grand Hotel ve Hotel Continental ise Oslo’nun en iyi otelleri.

Biz İzlanda dönüşü, otelle aynı fiyatta olmasına rağmen, Airbnb’den kiraladığımız evde kaldık. Ben evde kalmayı seviyorum. Çünkü hem kafa dengi çıkarsa ev sahibiyle güzel sohbet muhabbet edilip şehirle ilgili bilgiler alınabiliyor, hem de insan kendini orada yaşıyor gibi hissediyor. Bir de gittiğim şehirlerde evlerin içini merak ederim hep. Böylelikle görmüş de oluyorum. Biz merkez istasyona çok yakın bir konumda, Oslo Gate’de, barok mimariye sahip tarihi bir binadaki bir evde kaldık. Ev sahibimiz Frantz da çok kafa dengi bir adam çıktı. Birlikte dışarı eğlenmeye bile çıktık. Evin dekoruna da bayıldık. Kesinlikle kalmanızı tavsiye ederim. Buraya tıklayarak rezervasyonunuzu yaptırabilirsiniz.

oslo_airbnb

Oslo’da kaldığımız ev

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

ŞU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

KALBİM İZLANDA’DA KALDI

SVALBARD: KUZEY KUTBU’NA YOLCULUK

BERLİN: ALMANYA’NIN HAREKETLİ BAŞKENTİ

ST. PETERSBURG GEZİ REHBERİ