ST. PETERSBURG GEZİ REHBERİ

Bazı şehirler vardır hani, seyahatiniz biter, eve dönersiniz ama aklınızdan çıkmaz, tekrar tekrar gitmek istersiniz. İşte St. Petersburg onlardan birisi. Sanmayın ki sadece kentin güzel kadınlarından dolayı. Şehrin kanalları, binaları, sarayları, caddeleri ve parkları ayrı bir güzel. Dümdüz, doğal güzelliği pek olmayan, eskiden bildiğin bataklık olan bir coğrafyanın üstüne Rus çarları öyle güzel bir şehir dikmiş ki etkilenmemek mümkün değil.

St. Petersburg

St. Petergsburg ve ben 🙂

Biz St. Petersburg’a geçen sene Mart ayında, yakın arkadaşım Polat’la gittik. Üç gece dört gün kaldık. Bol bol yedik, içtik, sokaklarda dolandık, müzeleri gezdik, sosyalleştik, eğlendik, çok keyifli vakit geçirdik. Rusya’ya ilk seyahatim olmasından ve Dostoyevski’nin büyük eseri Suç ve Ceza‘yı okumuş olmamdan dolayı benim için ayrı bir önemi de vardı bu seyahatin. Rusya’yla ve Ruslarla ilgili ne kadar çok ön yargılarımız olduğunu görmüş oldum. Hepsini anlatacağım.

St. Petersburg Griboyedov Kanalı

St. Petersburg’daki birçok önemli tarihi yapıya ev sahipliği yapan Griboyedov Kanalı

Bu yazı için bir şarkı seçeyim dedim ama Rusça şarkılarla pek aram yok. O yüzden aklıma gele gele ünlü Rus grubu t.A.T.u geldi. Hatırlarsınız, 2000’li yılların başlarında “Not Gonna Get Us” şarkısıyla ortalığı kasıp kavurmuşlardı. Bu da işte o şarkının Rusça versiyonu. İsmi “Nas Ne Dagoniat”. Dinlemek için hemen burayı tıklayın. Eğer sizin St. Petersburg’a uygun bir Rusça şarkı öneriniz varsa, yorum olarak bu yazının en altına yazabilirseniz sevinirim. 🙂

ST. PETERSBURG NASIL BİR YER?

Baltık Denizi kıyısında, Neva Nehri üzerinde yer alan St. Petersburg, 5 milyona yakın nüfusuyla, Moskova’nın ardından Rusya’nın en büyük ikinci kenti. Tıpkı Venedik gibi bir kanallar şehri. 1703 yılında, bizim Deli Petro dediğimiz Çar I. Petro tarafından, Avrupa’nın önde gelen şehirlerine rakip olacak güzellikte bir şehir olması amacıyla kurulmuş. Gayet de başarılı olmuş. Rus İmparatorluğu’na 200 yıl boyunca başkentlik yapan St. Petersburg’un mimarisi, binaları o kadar etkileyici, bazıları da o kadar görkemli ki sanki Rus çar ve çariçeleri, halka yedirmemiş içirmemiş de bütün paraları binalara yatırmış gibi duruyor.

St. Petersburg

Adamlar güzel binalar dikmekle kalmamış, çok da iyi korumuşlar.

St. Petersburg

St. Petersburg sokaklarında arabalar da olmasa insan kendini Dostoyevski’nin romanlarının geçtiği 1800’li yıllarda hissedecek.

St. Petersburg

Griboyedov Kanalı üzerindeki St. Petersburg Devlet Ekonomi Üniversitesi’nin yarım daire şeklindeki etkileyici binası

Bu arada biz Türkler günlük kullanımda bu güzel şehre hep Saint Petersburg diyoruz ama o İngilizce ismi. Hem Türkçe hem de Rusçada şehrin adı Sankt Peterburg. Böyle İngilizce isimler kullanılmasına acayip uyuz oluyorum. Hani Londra’ya bir İngiliz şehri olduğu için London deseniz yine anlarım da bir Rus şehrinin ismini neden İngilizce kullanıyoruz? Tabii şimdi haklı olarak sen de öyle yazmışsın diyeceksiniz ama Google aramalarında bu yazıyı bulabilmeniz için mecburen çok kullanılan ismini yazmak zorundayım. 😐 Şimdi şehrin ismiyle ilgili daha da karışık bilgiler vereceğim, zira Rusya’nın politik durumuna göre sık sık değişmiş. Sankt Peterburg ismi 1914’de Petrograd olarak değiştirilmiş. 1924’de Leningrad olmuş. Rus halkı ise kısaca Piter diyor. 🙂

St. Petersburg

Sana bir tepeden baktım Sankt Peterburg ya da Leningrad… Veya Petrograd ya da Piter 🙂

St. Petersburg sadece mimari olarak değil, genel görüntüsü, yaşam tarzı itibariyle adeta bir Batı Avrupa kenti. Şehirde 200’den fazla müze var. Caddeleri, sokakları tertemiz. Sokaklarda izmarit bile göremezsiniz. Kaldırım, çevre düzenlemeleri çok güzel. Tarihi binalardaki mağazaların vitrinlerini genişletelim diye binaların dış cephelerini hiç bozmamışlar. Tabelalarla görüntüyü kirletmemişler. Şehir merkezinde ne gökdelen var ne de çirkin ve yüksek katlı apartmanlar. Yaya geçidine adımınızı atar atmaz da arabalar duruyor.

St. Petersburg

Burası Sankt Peterburg’da Nevski Bulvarı’na çıkan, bizim otelimizin bulunduğu Bolshaya Konyushennaya Caddesi. Var mı Avrupa’nın bakımlı şehirlerinden bir farkı?

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Bu da Nevski Bulvarı üzerinde bir bina. Bakın tabelalar hiç rahatsız ediyor mu gözünüzü? Bir de bizdeki gibi binanın en al katındaki kapı ve pencerelerin arasındaki duvarları yıkıp kocaman vitrinler yapalım diye uğraşmamışlar. Bir tane bile bina görmedim öyle.

Rus halkı da hiç sandığımız gibi soğuk insanlar değil. Tamam, bizim kadar da sıcakkanlı değiller ama tüm kuzey halkları gibi konuşmaya başlayınca güler yüzlü oluyorlar. İngilizce bilen pek fazla kişi yok. Bir de şehirde kadın nüfusu çok daha fazla. Erkeklerin sayısı çok az ve hemen hiçbiri yakışıklı değil. Kadınları da aksine çok güzel, bakımlı ve çekici. Kadınlar belki kızacaklar ama St. Petersburg’da erkek olmak çok keyifli! 🙂

St. Petersburg

Tipik St. Petersburg halkı 🙂

St. Petersburg

İngilizce bilmeyenler biz bir şey sorunca utansalar bile mutlaka gülümsüyorlar.

St. Petersburg

Algıda seçicilikle sırf genç ve güzel kadınları çektiğimi sanmayın diye koyuyorum bu fotoğrafı 🙂 Sokaklarda gerçekten çok az erkek var. Olanların çoğu da turist zaten.

St. Petersburg

Rus ufaklıklar da çok sevimli 🙂 Bebeklerin, çocukların sokaklarda, kafelerde ağladığını hiç duymadım. Sanırım dünyada çocuklarını en şımarık, en ağlak yetiştiren millet biziz.

Gelelim St. Petersburg’un havasına. Biz Mart’ta, yanı kış sonunda gittik. Hava evet soğuktu ama öyle korkulacak bir soğuk da yok. Olmasında da bir sakınca yok zaten. Zira kanımca soğuk memleketlere kış aylarında gidilir. Ben hatta kar yağsın çok istedim ama sadece karla karışık yağmur yağdı. Kışın günler kısa, hava geç aydınlanıp erken kararıyor. Yazın da tam aksine, havanın tam olarak kararmadığı beyaz geceler var ama Temmuz ve Ağustos ayları, şehrin en çok yağış aldığı dönem.

St. Petersburg Neva Nehri

Neva Nehri kışın Kasım sonu Aralık başı gibi donuyor ve Mart sonu, Nisan başı gibi de buzlar çözülmeye başlıyor. Biz tam çözülme zamanına denk geldik. Böyle enfes manzaralarla karşılaştık.

St. Petersburg

Soğuk havadan hiçbir zaman korkmayın. Yanınızda iyi bir mont, iyi bir bot ve eldiven alın, gerisini düşünmeyin. 🙂

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Hep güneşli hava resimleri koydum ama yarım günlüğüne de böyle havaya denk geldik. Bu havalarda da sıcacık kafelere girip mola vermek keyifli oluyor.

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Kışın hava erken kararsa da şehirde, özellikle de Nevski Bulvarı’nda hareketlilik devam ediyor.

ST. PETERSBURG’DA GEZİLECEK YERLER

Bu büyük ve güzel şehirde gezilecek, görülecek çok fazla yer var aslında ama ben sadece başlıcalarını anlatacağım size. 🙂

NEVSKİ BULVARI

Burası şehrin ana caddesi. Rusçası Nevski Prospekt. Dostoyevski’nin romanlarında da ismi sıkça geçiyor. Okuduysanız eğer oradan aşina olabilirsiniz ismine. Şehirdeki birçok turistik yer ya bu cadde üzerinde ya da yakınlarında yer alıyor. Ayrıca cadde boyunca dünyaca ünlü markaların mağazaları ile birçok kafe ve restoran var.

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Sankt Peterburg seyahatinizde kendinize merkez olarak Nevski Bulvarı’nı belirleyin.

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Cadde geceleri ayrı bir güzel oluyor.

St. Petersburg

Şehrin en büyük katedrallerinden olan Kazan Katedrali, Neoklasik mimarisiyle Nevski Bulvarı üzerindeki en gösterişli yapılardan birisi. Katedralin inşası 1811 yılında tamamlanmış.

St. Petersburg Nevski Bulvarı

Kazan Katedrali’nin tam karşısında yer alan Singer Binası da 1904 yılında Singer dikiş makinelerinin merkezi olarak inşa edilmiş. Kanımca caddedeki en güzel binalardan birisi.

DÖKÜLEN KAN KİLİSESİ

Nevski Caddesi’ni, Kazan Katedrali’nin yanından dik olarak kesen Griboyedov Kanalı üzerinde yer alan bu kilise, 1883 ila 1907 yılları arasında inşa edilmiş. Bu ismi almış olmasının sebebi de kilisenin, Rus imparatoru II. Aleksandr’ın 1881 yılında suikasta uğradığı kurulmuş olması. Kilisenin dış cephesi yeterince güzel olduğu için biz içine girmedik 🙂

St. Petersburg Dökülen Kan Kilisesi

Dökülen Kan Kilisesi’nin (Çerkov Spana Na Krovi) Griboyedov Kanalı’ndan görünümü… Kilisenin bir diğer ismi de Yeniden Diriliş Katedrali (Sobor Voskreseniya Hristova).

St. Petersburg

Kilisenin en dikkat çekici yönü, St. Petersburg’daki diğer kiliselerin aksine, tipik Rus mimarisinde soğan halkası gibi kubbelerinin olması.

MİHAİLOVSKİ BAHÇESİ

Dökülen Kan Kilisesi’nin hemen karşısında bulunuyor. Kışın mistik bir görüntüsü var. Bahar aylarında ve yazın eminim yemyeşil ve çok keyifli oluyordur. Ünlü Rus Müzesi de burada yer alıyor.

St. Petersburg

Mihailovski Bahçesi’nin oyayla işlenmiş gibi duran giriş kapısına ve duvar demirlerine dikkat!

St. Petersburg

Bahçenin sizce de mistik bir görüntüsü yok mu?

SARAY MEYDANI

Nevski Bulvarı’nın, Neva Nehri ucunda konumlanmış olan bu devasa meydan, kentin ana meydanı olarak kabul ediliyor. Saray Meydanı’nın bir tarafında Rus çarlarının 1732’den 1917’ye kadar resmi ikametgahı olan mavi renkli, ihtişamlı Kış Sarayı, diğer tarafında da 1918’e kadar Genel Kurmay Başkanlığı olarak kullanılan 580 metre uzunluğunda, yay şeklindeki sarı bina yer alıyor. Meydanın tam ortasında da Napolyon’a karşı zafer kazanan I. Aleksandr’ın adına dikilen Aleksandr Sütunu bulunuyor. Meydan, 1905’te Kanlı Pazar ve 1917’de Ekim Devrimi gibi önemli tarihi olaylara sahne olmuş. Madonna, Shakira, The Rolling Stones, Paul McCartney ve Duran Duran gibi dünyaca ünlü isimler de bu meydanda konserler vermiş.

St. Petersburg

Nevski Bulvarı’nı Saray Meydanı’na bağlayan Bolshaya Morskaya Caddesi’nden Genel Kurmay Başkanlığı’nın sarı binası, meydan ve arka planda Kış Sarayı…

St. Petersburg

Fotoğrafı sanki 19. yüzyılda çekmişim de sonradan renklendirilmiş gibi duruyor! 😀 Eğer isterseniz belirli bir ücret karşılığında tarihi kıyafetler içindeki modellerle Kış Sarayı’na nazır fotoğraf çektirebilirsiniz.

ERMİTAJ MÜZESİ

Kış Sarayı’nın tamamı, dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi olarak hizmet veriyor. 1764 yılında Çariçe II. Katerina kurulan müze tam 3 milyondan fazla eseri barındırıyor. Müzeye girebilmek için buz gibi havada tam bir buçuk saat sıra bekledik ama kesinlikle değiyor. Şahsen ben çok müze insanı değilim ama bu müzeye bayıldım.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Ermitaj Müzesi’ne giriş ücreti 400 Ruble, yani yaklaşık 23 TL. Enteresan bir uygulama ama fotoğraf çekmek isterseniz de ekstradan 200 Ruble ödemek gerekiyor.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Müzenin giriş kısmının mimarisi de en az dışı kadar görkemli. Kışın St. Petersburg’a çok turist gelmemesine rağmen müze çok kalabalıktı ve içerideki insanların %90’ı filan Rus’tu. Ruslar sanata, edebiyata, müziğe, kültüre düşkün bir millet. Biz Rusları küçümsesek de adamlar sonuçta edebiyat dersinde Dostoyevski, Tolstoy okuyorlar.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Baksanıza şuraya. İnsan müzedeki eserlerden önce Kış Sarayı’nın kendisine hayran oluyor.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Ermitaj Müzesi’nin bence en etkileyici parçaları kesinlikle tablolar. Ya da ben tabloları seviyorum galiba. 🙂 Zaten dünyanın en büyük tablo koleksiyonu da burada bulunuyor.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Müze o kadar büyük ki doğru düzgün gezebilmek için gitmeden önce araştırmak lazım.

St. Petersburg Ermitaj Müzesi

Müzede Ruş kraliyet ailesine ait eşyalar da sergileniyor.

NEVA NEHRİ

Sankt Peterburg demek, Neva Nehri demek. İsmi yine Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanında sıkça geçiyor. Estetik binalarla süslenmiş nehir kenarı çok güzel. Kordonboyu gibi. Nehir de en az Boğaziçi kadar geniş.

St. Petersburg

St. Petersburg’a gittiğinizde, Neva Nehri’nin kenarında, özellikle de gün batımında bir yürüyüş yapmadan dönmeyin derim. 🙂

AZİZ İSHAK KATEDRALİ

St. Petersburg’un en büyük Rus Ortodoks katedrali olan Aziz İshak Katedrali, heybetli yapısıyla ilk bakışta etkiliyor insanı. Saint Petersburg’da gökdeleni geçtim yüksek bina olmadığı için 101 metrelik yüksekliğiyle şehrin en uzun yapılarından birisi. Yapımına 1818 yılında başlanmış ve tam 40 yıl sürmüş. İçi de çok etkileyici. Duvar resimleri resmen parıldıyordu. Katedrale giriş ücreti 250 Ruble. Kubbeye çıkıp şehrin manzarasını izlemek için de ayrıca bir 150 Ruble ödemek gerekiyor. Müze olarak kullandıkları için Sankt Peterburg’daki neredeyse bütün ünlü kiliselere giriş ücretli.

St. Petersburg

Katedral, kendisiyle aynı ismi taşıyan Aziz İshak Meydanı’nda yer alıyor. Katedralin altın kaplı kubbesi, II. Dünya Savaşı’nda düşman uçaklarının dikkatini çekmemesi için griye boyanmış.

St. Petersburg

Aziz İshak Katedrali’nin ne kadar büyük olduğunu bu fotoğrafta, insanların boyuyla kıyaslayarak daha iyi algılayabilirsiniz.

St. Petersburg

Katedralin tam ortasından kubbesinin görüntüsü.

St. Petersburg

Aziz İshak Katedrali’nin kubbesine mutlaka çıkın. Yukarıdan Neva Nehri ve şerin manzarası çok güzel. Gerçi şehir dümdüz ama çok düzenli.

St. Petersburg

Katedralin yer aldığı Aziz İshak Meydanı’nda, katedralin tam karşısında, Çar I. Nikolay’ın 1829-1844 yılları arasında kızı Büyük Düşes Maria Nikolayavna için inşa ettirdiği Mariinski Sarayı bulunuyor. Saray günümüzde Sankt Peterburg Yasama Meclisi olarak kullanılıyor. Meydanın tam ortasında da I. Nikolay’ın atlı heykeli yer alıyor.

MARİİNSKİ TİYATROSU

1860 yılında kapılarını açan Mariinski Tiyatrosu, o günden bugüne dünyaca ünlü opera ve bale gösterilerine ev sahipliği yapıyor. Hatta Çaykovski’nin bestelediği Kuğu Gölü ve Uyuyan Güzel baleleri ilk olarak burada sergilenmiş. Gidip mutlaka bir gösteri izlemek lazım.

St. Petersburg

Mariinski Tiyatrosu… Malum Rus halkı sanata düşkün olduğu için biz gittiğimizde biletler tükenmişti. En azından içini bir görelim dedik ama provalar vardı, salona almadılar o yüzden. Siz de biletinizi gider gitmez alın derim.

DOSTOYEVSKİ MÜZESİ

St. Petersburg’a gitmeden önce aklımda ziyaret edilecek yerlerin başında burası vardı ama hep yarın gideriz demekten, uğrayamadan döndük. Pişman oldum. Ben gidemedim, en azından siz gidin. Dostoyevski, müzenin olduğu binada hem 1946’da kısa bir süre, hem de Ekim 1878’den Ocak 1881’deki ölümüne kadar yaşamış.

ST. PETERSBURG’DA YEME, İÇME, GECE HAYATI

Sankt Peterburg’da sosyal hayat çok canlı. Kafeleri, restoranları gayet iyi ve her daim kalabalık. Enteresan ama tüm şehir gibi mekanlarda da kadın ağırlığı var. Fiyatlar da İstanbul’un biraz altında. İçki fiyatları çok ucuz. Gerçi malum son aylardan Türk Lirası çok fazla değer kaybetti. O yüzden fiyat farkı da kapanmış olabilir. Gece hayatı da normalde çok hareketliymiş ama biz bir hata yaptık, hafta içi gittik. O yüzden birçok yer boştu. Size tavsiyemiz de bizim yaptığımız hataya düşmeyip hafta içi gitmeniz.

Rusya’da içki, özellikle de vodka fiyatlarını soranlar çok oluyor. St. Petersburg’daki birçok marketin sahibi hep Azeri. En ünlüleri Russian Standart olan iyi votkaları 900 Ruble civarına satıyorlar. Bir de Saint Petersburg ve Sibirya’ya özgü daha ucuz votkalar var. Fiyatları 300-700 Ruble, yani bugünkü kurla 17-40 TL arasında değişiyor. Mekanlarda da hem biraların hem de kokteyllerin fiyatı 200 Ruble civarında.

DACHNİKİ: Nevski Bulvarı üzerinde, eski Sovyet tarzında dekore edilmiş, Rus yemekleri servis eden bir restoran. İnsan kendini gerçekten o dönemde hissediyor.

St. Petersburg

Polat kardeşimle Dachniki’de 🙂

borş çorbası

Dachniki’de meşhur Rusların sığır eti ve çeşitli sebzelerden yapılan ve yanında ekşi kremayla servis edilen meşhur borş çorbasını ve pelmeni dedikleri Rus mantısını mutlaka deneyin.

PALKİN: Sankt Peterburg’un en eski, en lüks ve en pahalı restoranlarından birisi. Dostoyevski ve Çaykovski buranın düzenli müşterileriymiş. Güzel, hoş ama aşırı pahalı. Sevgilinizle çok romantik bir akşam yemeği hayal etmiyorsanız gitmeye pek de gerek yok kanımca.

TOKYO CITY: Nevsky Bulvarı üzerinde bir Japon restoranı. Ne alaka demeyin, Rus gençleri arasında oldukça popüler. Sıra beklemeden masa bulmanız imkansız. Yemekler lezzetli. Fiyatlar uygun.

St. Petersburg

Tokyo City

CAFE SİNGER: Singer Binası’ndaki bu restoranın Kazan Katedraline bakan mükemmel manzarası ve var. Biz yemek için gittik ama kahve veya bira molası için de ideal. Yemekler yine ortalama 900-1000 Ruble tutuyor.

St. Petersburg

Cafe Singer’de romantik bir çiftin böyle çok da güzel bir fotoğrafını çektim. 🙂

KVARTİRKA: Anlamı “apartman”. Apartman dairesi şeklinde dekore edilmiş bir başka eski Sovyet restoranı. Nevski Bulvarı’na çıkan küçük bir sokakta yer alıyor.

St. Petersburg

Biz Kvartirka’nın menüsü Dachniki ile aynı diye oturmadan çıktık ama en azından bir şeyler içip ambiyansını görmek için bile gidilebilir.

ABRİKOSOV: 1906’dan beri Nevski Bulvarı üzerinde hizmet veren bir restoran. Caddede yürüyüş yaparken yoruldunuz diyelim, oturun yemeğinizi burada yiyin. Yediğiniz, içtiğinizle kişi başı ortalama 1000 Ruble ödeniyor, yani bugünkü kurla yaklaşık 57 TL.

SŞESTİYE (SCHASTYE): Aziz İshak Katedrali’ni ziyarete gittiğiniz gün, ister yemek yemek ister sadece bir şeyler içmek için burada mola verin. Dekoru çok iyi. Katedral manzarası da öyle. Fiyatlar da İstanbul’daki kaliteli kafelerle aynı seviyelerde. Servis mükemmel.

St. Petersburg

Fotoğrafta da dikkatinizi çekecektir, Sşestiye’de hiç erkek yoktu. 🙂 Personelin de tamamı kadındı.

ZOOM: Otelİmizin lobisinde görevli Akaterina’nın tavsiyesiyle gittik. Enteresan bir kafe. Her masada ayı, geyik vb. oyuncaklar vardı. Bir de gelen kitle çok düzgün ve güzel. Çalışanlar da çok tatlı ve güler yüzlü.

St. Petersburg

Zoom

GECE MEKANLARI: Sankt Peterburg’da tanıştığımız Rus arkadaşlarımızın dediğine göre mekanlar genelde çok hızlı değişiyormuş. Yani bu sene çok popüler olan bir mekan, bir yıl ya da iki yıl sonra kapanabiliyormuş. Bizim gittiğimiz mekanlardan önerilerimi vereceğim ama siz gitmeden yine de kontrol edin açık mı diye. Eğer akşama keyifli bir başlangıç yapmak istiyorsanız, O’Holligoons Bar’a uğrayın. Farklı grupların sahne aldığı bir caz bar istiyorsanız doğru adres The Hat. Union ve Mishka ise hafta sonu gençlerin akın ettiği barlar. Gece kulübü olarak da Barak Obama ve XXXX Club’a gidebilirsiniz.

St. Petersburg gece hayatı

St. Petersburg’da gece hayatının en popüler mekanları, Nevski Bulvarı yakınlarında bulunuyor.

ST. PETERSBURG’A NASIL GİDİLİR?

Geçen sene Kasım ayında Rusya ile aramız bozulana kadar Rusya’ya vizesiz gidebiliyorduk ama artık vize var. Ülkeye girişte de bize sadece “Turist misiniz?” diye sormuşlardı o kadar. Rusya’yla aramız birkaç ay önce düzeldi ama maalesef hala vize istiyorlar. Umarım bizimkiler bir an önce bu konuyu gündeme getirirler. Zira St. Petersburg’da tanıştığımız Amerikalı ve Kanadalı kadınlar çok fazla belge götürüp, 200 küsur dolar ödeyerek Rusya vizesi aldıklarını söylemişlerdi. Ben de eski SSCB ülkeleri dışında Rusya’nın vize istemediği nadir ülkelerden biriyiz diye gururlanmıştım öyle ama kısa sürdü maalesef. 🙁

İstanbul’dan St. Petersburg’a yalnızca Türk Hava Yolları’nın direkt seferleri var. Uçuş üç buçuk saate yakın sürüyor. St. Petersburg Pulkovo Havalimanı’ndan şehir merkezine taksi ya da otobüs ve metro kombinasyonuyla gidebilirsiniz. Biz taksiyi kullandık. Taksiciyle, araca binmeden 1000 Ruble’ye anlaştık. Sonra baktık taksici yolda taksimetreyi açtı. Burada adet böyle heralde deyip ses etmedik. Otele vardığımızda tutar 1500 Ruble olmuştu bile. Sonra bizden 1500 Ruble istedi. Başta anlaşırken İngilizce konuşan şoför sonradan İngilizce anlamıyor ayağına yatmaya başladı ama biz ısrarla daha fazla ödemedik. Size de tavsiyem ödemenizi, valizlerinizi araçtan indirdikten sonra yapmanız. Şehir merkezine eğer toplu taşımayla gitmek isterseniz havalimanından önce 39 numaralı otobüsle Moskovskaya metro durağına gidebilir, oradan metroyla Nevski Bulvarı’na geçebilirsiniz.

St. Petersburg uçak bileti

St. Petersburg Pulkovo Havalimanı

St. Petersburg’da şehir içi ulaşımla ilgili de bilgi vereyim. Taksi genelde her yere 300 Ruble tutuyor ama taksiciler genelde en pahalı tarifeyi açıyorlar nasıl olsa anlamıyoruz diye. Bizi böyle kazıklamaya çalışan çakal taksi şoförleri oldu. Saint Petersburg’da resmi taksilerin yanında bir de normal araçlar da taksicilik yapıyor. Bizdeki korsan taksiler gibi değil ama. Uber gibi de değil. Yoldan geçen herhangi bir arabayı çevirebiliyorsunuz. Fiyatı baştan konuşmanız gerekiyor yoksa yine kazıklanma ihtimali yüksek. Şehir içinde otobüs kullanmak isterseniz ücreti 28 Ruble sadece. Otobüsün içinde alınıyor bilet. Ücreti 28 Ruble. Nevski Bulvarı’nda bir yerden bir yere giderken kullanmak için ideal.

ST. PETERSBURG’DA NEREDE KALINIR?

Biz şehrin inanılmaz merkezi bir noktasında bir otelde kaldık. İsmi Golden Triangle Butique Hotel. Odamız biraz küçüktü ama tertemiz ve konforluydu. Kahvaltısı da gayet iyiydi. Kişi başı gecelik 40 Euro ödedik. Kesinlikle tavsiye ederim. Otelin lobisi ama bir enteresan. Binanın girişinde değil birkaç kat yukarıda ama hiçbir sıkıntı yok. 🙂

St. Petersburg otelleri

Küçük otel odamız 🙂

St. Petersburg otelleri

Odanın pencere kısmına bayıldım. Elimdeki kitap, Dostoyevski’nin St. Petersburg’da geçen Beyaz Geceler kitabı.

Eğer daha şık bir yerde kalayım derseniz Aziz İshak Meydanı’nda 1912’den beri hizmet veren Hotel Astoria’yı öneririm. Şehrin hem en eski hem de en prestijli otellerinden birisi. George W. Bush, Vladimir Putin, Monica Bellucci, Margaret Thatcher, Alain Delon gibi önemli ve ünlü isimler kalmış. Biz turistik kısa bir tur yaptık otelde. Çaykovski’nin kaldığı ve onun ismini taşıyan süit odayı gezdik.

St. Petersburg otelleri

Sağdaki koyu turuncu bina, Hotel Astoria. Fotoğrafı Aziz İshak Katedrali’nin kubbesinden çektim.

St. Petersburg otelleri

Burası da Çaykovski’nin kalmış olduğu süit oda. Merak edenler için ücreti gecelik yalnızca 100 bin Ruble’ymiş. 🙂

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

ŞU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

OSLO

BELGRAD

BERLİN: ALMANYA’NIN HAREKETLİ BAŞKENTİ