İSTANBUL KEYİF REHBERİ

Yazı: ORÇUN DALARSLAN

Hepimizin malumu, İstanbul çok güzel bir şehir. Güzel ama günlük hayatın koşuşturması, şehrin kargaşası, çekilmeyen trafiği derken kimsenin İstanbul’u yaşamaya ne vakit ne derman kalmıyor. Hafta sonlarında bile o kadar yorgun oluyor ki insanlar, dışarı bile çıkmak istemiyor çoğu kişinin canı. Dolayısıyla kime sorsam İstanbul’dan şikayetçi, buna ben de dahildim son döneme kadar…

Neyse ki bunu fark ettim ve son birkaç haftada İstanbul’un tadını çıkarmaya karar verdim. Çektiğim fotoğrafları da Instagram hesabımda paylaştım ve gelen ilgiden fark ettim ki herkesin biraz motivasyona ihtiyacı var İstanbul’u yaşamak için. Dolayısıyla Instagram’daki İstanbul fotoğraflarımı ve şehirle ilgili tavsiyelerimi burada da paylaşmak istedim… Sadece İstanbul’da yaşayanlar için değil, İstanbul’u ziyaret edecekler için de ufak bir rehber olur diye…

1. KUZGUNCUK

kuzguncuk-sokaklari

Kuzguncuk, kesinlikle İstanbul’un en sevdiğim semti. Ama nedense doğma büyüme birçok İstanbullunun bile hiç bilmediği ya da bilse de hiç gelmediği bir semt. Sizler de belki TRT’nin efsane dizilerinden olan Perihan Abla’dan hatırlarsınız.

kuzguncuk-evleri

Kuzguncuk, İstanbul’da esnafıyla, hoşgörüsüyle mahalle kültürünü hala koruyan nadir semtlerden birisi. Hepsi birbirinden güzel, tarihi, ahşap binalarla dolu. Vakti zamanında gayrimüslim vatandaşlarımıza da ev sahipliği yapan Kuzguncuk’un ana caddesi olan İcadiye Caddesi’nin girişinde yan yana bir sinagog ve Rum kilisesi var. Çok yakınlarında da yine yan yana bir cami ve Ermeni kilisesi var.

kuzguncuk sahil

Kuzguncuk’un sokaklarında kaybolmak, fotoğraf çekmek çok keyifli. Kafeleri de birbirinden keyifli. Tavsiyelerimi de vereyim hemen. Kahvaltı için tavsiyem Kuzguncuk’un kısa Boğaz kıyısındaki ufak parkın hemen yanındaki Kuzguncuk Çınaraltı Cafe. Oturup sohbet etmek için, ya da benim yaptığım gibi işiniz varsa çalışmak için İcadiye Caddesi’ndeki Sitare oldukça ideal. Balık için mutlaka Perihan Abla Sokağı’ndaki Kuzguncuk Balıkçısı’na gidin. Ama biraz da Boğaz’a nazır rakı-balık-meze keyfi yapayım derseniz, İsmet Baba’yı tek geçerim. Tabii kredi kartı geçmediğini hatırlatmakta da fayda var.

2. EMİRGAN KORUSU

emirgan-korusu

Emirgan, kanımca İstanbul’un en güzel semtlerinden birisi. Benimle aynı fikirde olan çok kişi olduğuna da eminim. Ama ben bugüne kadar Emirgan’da ya Boğaz’daki mekanlardan bazılarına oturdum, ya da onu bile yapmayıp sadece önünden geçtim. Yıllardır İstanbul’da yaşıyorum ama Emirgan Korusu’na maalesef hiç gitmemiştim. Büyük hata etmişim. İlk defa geçtiğimiz hafta gittim, çok da iyi zamanda gitmişim, zira İstanbul Lale Festivali‘ne denk geldim. Her yer rengarenk lalelerle doluydu. Ama laleler olmasa bile çok güzel bir park. İstanbul’da nadir bulunan şehir parklarından birisi.

emirgan-parkı

Emirgan Korusu İçinde Sarı Köşk ve Pembe Köşk olmak üzere iki tane de, belediyenin restoran ve kafe olarak işlettiği tarihi köşk var.

3. KİLYOS

kilyos

Biraz geç oldu ama Kilyos da yeni keşiflerimden. Oradaki beach clublardan bahsetmiyorum ama. Kimselerin olmadığı, kayalık, girintili çıkıntılı kıyılarından bahsediyorum. Arkadaşlarımla yanımıza içkilerimizi, yiyeceklerimizi alıp gittik. Bol bol sohbet ettik, huzur dolduk.

kilyos-gunbatimi

Kilyos’ta günbatımı da ayrı güzel oluyor. O yüzden bir kere gördükten sonra tekrar tekrar gittik. Yanınıza en sevdiğiniz müzikleri de almayı unutmayın derim. Burası Kilyos’ta tam olarak neresi diye soracak olursanız, tarif etmesi zor. O yüzden Kilyos’a vardığınızda oranın yerlisi olan gençlere, kayalıklar ne tarafta diye sorun, gösterirler.

4. GALATA VE KARAKÖY

galata

Galata’yı sevmemek mümkün değil. Galata Kulesi ve manzarası ayrı güzel, tarihi binalarla bezeli sokakları ayrı, sosyal hayatı ayrı güzel. Giden birçok kişi sadece Galata Kulesi’ne uğrayıp geçiyor. Ama bence Serdar-ı Ekrem Sokak’ta yürümeden, oradaki kafe ve barlardan birinde mola vermeden dönmemek lazım. Serdar-ı Ekrem Sokak’ta sarı rengiyle meşhur Doğan Apartmanı da mutlaka dikkatinizi çekecektir.

galata-duvar-resmi

Galata’da tabii ki sadece Serdar-ı Ekrem’de yürümekle kalmayın. Sokak aralarından Karaköy’e doğru inin. Karşınıza hem güzel binalar, hem de ilginç duvar resimleri çıkacak. Karaköy’e indiğinizde, Galata Köprüsü’nün Haliç tarafında, Akın Balık’a mutlaka uğrayın. İster sadece balık ve mezelerin tadına bakın, isterseniz yanında artık bir Akın Balık klasiği olan çay bardağıyla rakınızı da için. Geceye de Karaköy’de devam edecek olursanız, rotanızı WOM, Unter ya da Colonie’ye çevirin.

5. YENİKÖY

yenikoy

Yeniköy, yalılarıyla meşhur. Akşamüstü, özellikle de günbatımına doğru sahilde yürüyüş yapmak enfes! Ama insan yürürken Boğaz’ın güzelliğine mi baksın, yoksa hepsi birbirinden ihtişamlı duran yalı ve köşklere mi karar veremiyor. Yeniköy’de oturacak iyi kafe de çok fazla. Herhangi birini seçebilirsiniz. Ama eğer kahvaltı yapmak istiyorum diyorsanız, doğru adres Sait Halim Paşa Yalısı’nın yakınlarındaki Emek Cafe. Boğaz kıyısındaki yalıların arasında kalmış salaş bir kahvaltıcı.

5. CİHANGİR

cihangir

Cihangir, İstanbul’un klasiklerinden. Ama çok sevsem de istediğim kadar sık gidemiyorum maalesef. Firuzağa Camii’nin altındaki kahvede çay içmek ya da caminin tam karşısındaki Akarsu Yokuşu’ndaki ya da diğer sokaklardaki kafelerde takılmak da Cihangir’in keyifli klasiklerinden. Kafelerde dediğime bakmayın, birçok mekan artık sokaklara taşıyor, o da ayrı keyifli oluyor. Cihangir’in bir de dışarıdan hiç dikkat çekmeyen bir meyhanesi var, ismi Demeti. Küçücük balkonundan Boğaz manzarası da şahane. Ama tabii balkonda oturmak istiyorsanız, önceden rezervasyon yaptırmak şart!

6. KİREÇBURNU

kirecburnu

Kireçburnu, İstanbul’daki yeni keşiflerimden. Boğaz’ın geri kalanına göre oldukça sakin bir sahili var. İster sabah, ister öğlen, ister akşam yürüyüşleri yapın, koşun, bisiklete binin. Ya da Haydar Aliyev Parkı’nda banklarda oturup Boğaz’ı izleyin, hayaller kurun. Tek kusuru, Boğaz’ın Karadeniz çıkışındaki üçüncü köprünün inşaatını görmesi. İnsan tam huzurlu huzurlu otururken, aklına köprü bağlantı yollarının çevresindeki orman alanlarının ranta kurban gitme ihtimali geliyor maalesef. Kireçburnu’nda tek bildiğim mekan da Kireçburnu Fırın. Hem kahvaltısı güzel, hem çayı hem de terasının manzarası.

7. AKARETLER

akaretler

Akaretler de İstanbul’un en bilinen yerlerinden. Ben çok seviyorum çünkü buradaki sıra evler, Beşiktaş’ın çirkin apartman binalarıyla dolu dar sokaklarının arasında pırlanta gibi parlıyor. Nişantaşı’ndan hiç üşenmeden Akaretler’e yürümüşlüğüm çoktur. Ama sadece geçip gitmemek gerekiyor, bu binalara bakıp, güzelim İstanbul’u nasıl da çirkinleştirdiğimizi düşünmek gerekiyor. Tabii tarihini de bilmek lazım Akaretler’in. Bu evler aslında Türkiye’nin ilk toplu konutları. Sultan Abdülaziz, 1875 yılında Dolmabahçe Sarayı’nın lojmanları olarak kullanılması için ünlü mimar Sarkis Balyan’a yaptırmış. Evlerin bir kısmı da kiraya verilmiş.

Sıra evlerin altında çok sayıda mekan var. Ama belli belirsiz tabelasıyla hiç dikkat çekmese de 76 numarada da Mustafa Kemal Müzesi var. Burası Atatürk’ün İstanbul’da kaldığı ilk ev olarak biliniyor. Annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım da 1912-1919 yılları arasında burada yaşamış. Binaların altındaki mekanlar oldukça keyifli. Ama benim size tavsiye edeceğim yer, sıra evlerin yukarıya doğru bitiminde, bir sokağın köşesinde yer alan ve hem kafe hem de kitapçı olan Minoa

8. RUMELİHİSARI

rumelihisarı

Rumelihisarı, Boğaz’ın cennet köşelerinden bir diğeri. Genellikle hafta sonları kahvaltı için gidiliyor Rumelihisarı’na. Ama hafta içleri, eğer imkan ve vakit varsa, sakinken daha da güzel oluyor. Yürüyüş yapmak için de güzel, bilgisayarınızı alıp bir kafede çalışmak için de. Kahvaltıya gelenler de genellikle hemen sahil yolunun yanındaki mekanları tercih ediyorlar. Ama o özellikle Pazar günleri o kadar kalabalık oluyor ki, kahvaltı keyfi zulme dönüşüyor. Halbuki yukarıdaki mekanlar hem daha sakin, hem servis kalitesi daha iyi hem de manzaraları daha güzel. Benim tavsiyem ise Seyir Terrace. Tarihi Hacı Kemalettin Camii’nin yanındaki merdivenli sokaktan çıkılıyor.

9. ABDİ İPEKÇİ SPOR SALONU

abdi-ipekci

Şimdi bu ne alaka demeyin. Bu sene, yıl boyunca başarılı basketbol takımımız Anadolu Efes’in hemen hemen her maçına gittim. Özellikle Euroleague maçları o kadar keyifli geçiyor ki anlatamam. Bir saniye bile sıkılmıyor insan. Yazın sezon bittiği için maçlar olmuyor ama bence sonbahar, kış ve ilkbaharda mutlaka bir Euroleague maçına gidin derim. Sonra hep gitmek isteyeceksiniz.

İstanbul Atatürk Havalimanı araba kiralama için otorento.com.tr sitesini inceleyin. Gayet uygun ve güzel fiyatlar sunuyor.

 

INSTAGRAM: @orcundalarslan

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR:

KARABURUN

POLONEZKÖY

MÜDAVİMİ OLUNACAK BİR MEKAN: KUZGUNCUK BALIKÇISI